Volkan GÜNGÖR
Çevrenin korunması konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla 1972 yılında İsveç’in Stockolm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında alınan bir kararla 5 Haziran Günü Dünya Çevre Günü olarak kabul edildi. Türkiye’de ise 21.05.2022 tarihli 31842sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2022/3 sayılı Cumhurbaşkanı genelgesi ile 5 Haziran’ı içine alan hafta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca duyurulacak bir temayla her yıl “Türkiye Çevre Haftası” olarak hayata geçirildi. Her yıl farklı bir temada, “Tek Bir Dünya” sloganıyla kutlanan Dünya Çevre Günü; 2023 yılında sürdürülebilir, doğa ile uyumlu, “Temiz Deniz, Temiz Dünya” teması ile çeşitli etkinlikler kutlanıyor. Kars’ta da Çıldır Gölü’ne 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremde hayatını kaybedenler anısına çelenk bırakılmasıyla başlayan kutlamalar kapsamında çeşitli etkinlikler düzenlendi.
Doğu Anadolu Bölgesinin en büyük ikinci gölü olan Çıldır Gölü’nde balık popülasyonun düştüğünü ve geçmişte 52 tane balıkçıl kooperatiften sadece 2 tanesinin şuan aktif olduğunu söyleyen Kafkas Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden ve TEMA İl Temsilcisi Prof. Dr. Mehmet Ali Kırpık, “Çıldır Gölü Kars'a 55 kilometre uzaklıkta, 123 kilometrekare etkilenme alanı ve 60 kilometre çevresiyle Doğu Anadolu Bölgesi'nin ikinci büyük gölüdür. Çıldır Gölü 1990 metre yüksekliğinde, eski kayıtlarda 42 metre denmesine rağmen biz geçen sene yaptığımız ölçümlerde 19 metre derinliğinde olduğunu tespit ettiğimiz bir set gölüdür. Çıldır Gölü daha önceleri çok bilinir. Sazangiller familyasından sarı balıkla meşhurdur. Sarı balık, alabalıktan sonra ekonomik değeri en yüksek olan bir balık türüdür ve Çıldır Gölü bu sarı balığıyla bilinir. İnsanlar özellikle sarı balık yemeye gelirler Çıldır Gölü'ne ama maalesef son 15-20 yıldır sarı balık türünde ciddi bir popülasyon düşüklüğü var. Yani insanlar sarı balık yerine başka bir balık yiyor olabilirler. Çünkü bunun birçok sebebi var. Çıldır Gölü’nde yaklaşık 30 sene öncesinde 52 tane balıkçılık kooperatifi vardı ve birçok insan buradan ekmek yiyordu şuanda 2 tane aktif olarak kooperatif kalmış ve hemen hemen de balıkçılık yapan birkaç tane de amatör insan seviyesine kadar inmiştir.” dedi.
Çıldır Gölü’nde tatlı su istakozu, İsrail sazanı ve Zebra midyesinin balık popülasyonun yok olmasında büyük etken olduğunu da kaydeden Kırpık, “Çıldır Gölü'nün doğal popülasyonu ya da biyolojik çeşitliliğini uzun zamandır çalışıyoruz. 16-17 balık türünün varlığı kayıtlarda görülmekteyken şu anda bu sayının çok daha az olduğu ve birçok türün hiç görülmediğini biz biliyoruz. Özellikle bu doğal popülasyonların yok olması ya da sayılarının azalmasına sebep olarak 3 tane ekzotik ve istilacı tür var şuanda gölde. Bunlar; tatlı su istakozu ve İsrail sazanıdır. Bu istilacı türler balıkçılar tarafından çeşitli yerlerden getirilerek yada yarı özel yarı resmi ellerle getirilip göle bırakılan ve göldeki doğal biyoçeşitliliği zamanla bitiren türlerdir ve daha sonra çok yeni bir ekzotik ve istilacı tür olan Zebra midyesi var gölümüzde. Bu midye hem diğer iki istilacı türü hem de diğer balık türlerini ve omurgalı omurgasız türleri hemen hemen ortadan kaldırmak üzeredir.” diye konuştu.
Geçmişte gölde yaşanan kurumanın önüne geçmek için Kars ve Ardahan Valiliklerinin harekete geçtiğini de dile getiren Kırpık, “Çıldır Gölü aslında acil durumlarda suyu içilebilecek kadar temiz bir göldür, kirli bir göl olarak kabul etmiyoruz. Doğruyol Köyü'nden gelen ve Lavaş Gölü'nden gelen iki tane büyük bir akarsu var ve bunun yanında 15 tane küçük derelerle besleniyor ve oldukça temiz bir göldür. Lakin gölün su seviyesi göl çıkışında bulunan Telek Çayı üzerine kurulu HES’e ciddi anlamda su verildiği için gölün su seviyesi son 10 yılda ciddi anlamda düşmüştür. Özellikle gölün su seviyesinin düşmesi gölün Ardahan tarafında tarafındaki balıkların ve omurgalı omurgasızların üreme alanı olan alanın kurumasına sebep olmuştur. Bu istilacı türlerin olumsuz etkisinin yanı sıra bir de mutlak koruma alanı olarak tespit edilen bu alanın kuruması göldeki biyoçeşitliliğin sürdürülebilirliği açısından son derece önemlidir ve bu alanın kuruması, burada hayvanların otluyor olması gölün biyoçeşitliliğini çok kısa süre içerisinde minimum seviyeye indirmiştir. Daha sonra Kars ve Ardahan Valiliklerinin ortak girişimiyle gölün seviyesi normale döndürülmeye çalışılmış, şu anda da eskisi kadar olmasa da gölün su seviyesi hemen hemen normal seyrine yakın bir durumda olduğunu söyleyebiliriz.” şeklinde konuştu.
Dünya genelinde yeraltı su seviyesinin ortalama 30 metre aşağıya düştüğünü de söyleyen Kırpık açıklamasını şöyle sürdürdü: “Gölü kirletici unsur olarak tehdit eden ve gölü kirleten faktörler ise; birinci derecede Aşık Şenlik kasabasından gelen Drenaj Kanalı var. Bu kanal ile ciddi anlamda azotlu ve organik atık göle taşıyor. Sonra Akçakale köyü var. Bu köy göle sıfır olduğu için burada da bilindiği üzere yoğun olarak hayvancılık yapılıyor ve hayvanların atıkları, dışkıları ve insanların çöpleri var. Yani göle çok yakın olmaları sebebiyle yağmur ve kar sularıyla birlikte bu atıkların göle karıştığını bizzat olarak görmüş bulunuyoruz. Köylerden gelen evsel atıkların da gölü tehdit eden unsurlar olduğunu görüyoruz. Dünya yeraltı su seviyesi ortalama 30 metre aşağıya düştü. Bu nedenle yeraltı su seviyesinin aşağı düşmesinin sebepleri belli; küresel ısınma ve iklim değişikliğinden dolayı aşırı derece yeraltı sularının çekilmesi ya da kullanılması olarak biliyoruz.”