Karslıların İzmir'deki Dayanışma Evi (Gültepe Cemevi)

Alevi Kültür Dernekleri Konak Şubesi, başta Karslılar olmak üzere birçok etnik zenginliğin bir araya geldiği dayanışma merkezi olma özelliği taşıyor.

Merkezi İzmir’de bulunan EGE KARSFED (Kars Demokrat Dernekler Federasyonu) bileşeni Büyükdere Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ve Alevi Kültür Dernekleri Konak Şubesi, başta Karslılar olmak üzere birçok etnik zenginliğin bir araya geldiği dayanışma merkezi olma özelliği taşıyor.

Merkezi İzmir’de bulunan EGE KARSFED (Kars Demokrat Dernekler Federasyonu) bileşeni Büyükdere Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ve Alevi Kültür Dernekleri Konak Şubesi, başta Karslılar olmak üzere birçok etnik zenginliğin bir araya geldiği dayanışma merkezi olma özelliği taşıyor.

Büyükdere Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ve Alevi Kültür Dernekleri Konak Şubesi Başkanı Murtaza Çiçek, Gültepe Cemevi’nin başta İzmir ve çevresindeki Karslılar olmak üzere ülkemizin farklı illerinden sayısız vatandaşa hizmet ettiğini söyledi.

Karslı Türkmenlerin 1955’li yıllarda göç ederek İzmir’in Gültepe semtine geldiklerini de hatırlatan Başkan Murtaza Çiçek, “Gültepe hemen hemen ülkemizin her yöresinden insanların yaşadığı bir İzmir’de bir semttir. Karslı Türkmenlerin de 1955’li yıllarda yoğun bir şekilde ilk göç ettiği semtlerden biridir. Alevi Kültür Dernekleri Konak Şubesi Büyükdere Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Gültepe Cemevimiz, yüzyıllardır süregelen Alevilik inancını ve felsefesini yaşadığımız ve yaşattığımız bir merkezdir. Burası aynı zamanda cenaze hizmetlerimizi, hayır yemeklerimizi ve ibadetlerimizi yaptığımız bir yerdir. Derneğimizde bağlama ve semah kursları da veriyoruz. Ayrıca gençlerimize 12 hizmetler olarak 12 dersimizi de gençlerimize veriyoruz. Burada 10 günlük, 15 günlük aylık ibadetlerimizi, muhabbet cemlerimizi ve yılda bir kez de görgü ibadetlerimizi yapıyoruz.” Dedi.

ALEVİLİK İNSANI KABE ALAN, HAK MUHAMMED ALİ YOLUNDA GİDEN FELSEFİ BİR İNANÇTIR

Alevilik inancının insanı Kabe alan, hak Muhammed - Ali yolunda giden felsefi bir inanç olduğuna da dikkat çeken Alevi Kültür Dernekleri Konak Şubesi Büyükdere Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Murtaza Çiçek, Alevilik felsefesini ve inancını anlattı.

Aleviliğin 3 önemli özelliğinden bahseden Çiçek; “Bunlardan ilki Alevilik bilimi rehber alan felsefi bir inançtır. Bu özelliği ile ender inançlardan birisidir. Kadın erkek eşitliğinin yaşandığı ve yaşatıldığı bir inançtır. Hacı Bektaş Veli yolunda olduğumuzdan, Pir ‘eşimiz için; eşim değil eşitim’ demiştir. Dolayısıyla biz de eşimizi eşit olarak görürüz. Eşlerimize ve kadınlarımıza değer veririz, kız çocuklarımızı okuturuz. Yine bilimle ilgili Hacı Bektaş Veli’nin de dediği gibi; ‘Bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.’ Yine bizim çok değer verdiğimiz Anadolu topraklarını düşmanlardan kurtarmış olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk de ‘En hakiki mürşit ilimdir’ demiştir. Yine bizim yol ulularımızdan Hz. Muhammed ‘Bilim Çin’de de olsa gidiniz alınız’ demiştir. Hz. Ali de ‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’ demiştir. Dolayısıyla biz çocuklarımızı özellikle kız çocuklarımızı okutuyoruz. Yöremiz de geçmişte Kars'ta olduğu gibi İzmir’de bu konuda da önderlik yapmış toplumlardan birisi Alevi toplumudur. " dedi.

TÜM İBADETLERİMİZİ ANLADIĞIMIZ DİLDEN ‘TÜRKÇE’ YAPARIZ

Aleviliğin bir özelliği de dünyada tek bir inançtır. Bizim ulularımız ‘Edebiyat tüketmeden ibadet olmaz’ derler. Edebiyat; folklor, müzik, roman, şiir ve heykel gibi her türlü sanatı içerisinde barındırır. Çünkü edebiyat insanı geliştirir ve insanı olgunlaştırır. Edebiyatımızda saz vardır, söz vardır, semah vardır, müzik vardır, Cem vardır. İşte Alevilik bu özelliği ile dünyada ender ve tek inançlardan birisidir. Dolayısıyla biz inançlarımızı yürütürken müziği, edebiyatı getiririz ve ibadetlerimizi, cenaze hizmetlerimizi, erkanlarımızı Türkçe olarak yaparız. Yani rahmetle andığımız Mahsuni Şerif'in dediği gibi ‘Allah Türkçe bilmiyor mu’ deriz. Bizim anladığımız dilde yani ibadetlerimizi Türkçe yaparız, dualarımızı Türkçe yaparız; cenaze hizmetlerimizin, yemek dualarımızın hepsi Türkçedir.

Cem erkanlarındaki bütün dualarımızı Türkçe yaparız ve ayetlerimizi Türkçe anladığımız dilden yaparız. Cemevimize gelen canlarımız da anladığı dille ibadet ettiğimiz için bundan şevk alır, daha iyi anlar ve hoşnut olur. Bu da Türklükse Türklüktür ve Türklüğün özüdür. Alevilik de özellikle Anadolu Aleviliği, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre Türkçe dilinin mihenk taşlarıdır. Dolayısıyla ibadetimizi Türkçe yapmamızın bizim açımızdan bir sakıncası ve olumsuz bir yanı yoktur.

Bundan da gurur duyuyoruz. Bütün cem evlerimizde özellikle çatı örgütlerimizde Alevi Kültür Derneklerinde, Pir Sultan Abdal Dernekleri, Alevi-Bektaşi Federasyonuna bağlı cemevleride, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Alevi Dernekler Federasyonu örgütlerimizde de yani tüm cemevlerimizde ibadetlerimizi, yemek dualarımızı olduğu gibi Türkçe yaparız. Kendi açımızdan da bu konuda bir sıkıntımız yoktur.

CEMEVLERİ BİR İHTİYAÇTIR

Cemevleri gerçekten bir ihtiyaçtır. Bu mekanlar çoğu yerlerde belediye başkanlarımız, kültür merkezleri adı altında böyle mekanlar oluşturmuşlardır. Bizler de bu mekanlarda ibadetlerimizi ve hizmetlerimizi, erkanlarımızı yürütüyoruz.

İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNLER MUHARREM AYIDIR

Bulunduğumuz ay Muharrem ayıdır ve bugün Muharremin biridir. Muharrem ayında Aleviler o gün öldürülen masum, günahsız çocukların ölümünü ve onları anmak için, onların ruhları şad etmek için Fatma Anamızın ruhuna, O’nun analık özelliğine hürmeten oruç tutarız.

Bu günde Muharrem’in biridir. 12 Muharreme kadar oruçlarımızı tutarız. Muharrem ayı oruçların da su kullanmayız, çay kullanmayız, bir takım zevk ve eğlencelerden uzak kalırız. Dolayısıyla Kerbela'da yapılan kıyımı kınamak ve protesto etmek ve onların anısına saygı duymak için oruç tutar ibadet ederiz. Çünkü orada susuz kaldıkları için bu anlamda su içmeyiz. İhtiyaç halinde içilir, hasta olanlar içer ama kana kana içmez. Onların yaşadıklarını yaşarız. Dolayısıyla Muharremi de içselleştirerek yaşarız. Bu anlamda her gün oruç açma yemekleri düzenleriz. Bu hizmeti de derneğimiz üstlenir.

Biz hayır sahibi taliplerimiz, canlarımız da kendi geçmişleri için ve imamların hayrına hayır yemekleri veriyorlar. Dolayısıyla yemek sonrası da Cem Salonuna çıkarak ‘Muharrem sohbetleri’ adı altında eğitim çalışmaları ve Cem erkanlarımızı da kısmen yürütürüz. 12. günde İmam Zeynep Abidin'in Kerbela’dan sağ kurtuluşunun orucumuzu açarız. Öğleden sonra da kurbanlarımızı tığlarız ve bu kurbanlar şükür kurbanlarımız olur. Zeynel Abidin'in sağ kurtuluşundan dolayı imamların soyunun da onunla devam ettiği için O’na şükreder. Kurban keserek de o akşam yıllık ‘Görgü Cem Erkanı’ adı altında kurban lokmalı Cem erkanımızı yürütürüz. Hatta günümüzde büyük şehirlerde yaşadığımız için de Pazar günleri de ibadetlerimizi ve bazı etkinliklerimizi yaparız.

Aynı zamandan canlarımız bağışlarda da bulundurarak dernek bütçesiyle lokmamızı oluştururuz. Yine aşure lokması etkinliğinde de Sema ekibimiz de zakirlerimizin söylediği değişlerimiz ve Türkçe dualarımızla hizmetimizi yapar ve Muharrem ayımızı tamamlarız. Toplumumuzda her ailede kendi çapında küçük ölçekte olsa kendi ocaklarında ufak tencerelerde aşure kaynatırlar. Bunlar da kendi komşularına, kendi hane halkına, bir ay boyunca aşure 7 ağustos'a kadar aşurelerimiz kaynatır ve dağıtırız. Aşure hemen hemen Anadolu topraklarında ortak bir kültürdür, kültür haline dönüşmüştür.

MUHARREM AYI BİZİM İÇİN KUTSALDIR. ÇÜNKÜ HER MUHARREM DE BİR KURTULUŞA ŞAHİT OLURUZ

Muharrem ayı bizim için kutsaldır. Çünkü her Muharrem de bir kurtuluşa şahit oluruz. Yüce Allah'ın sınadığı, ders vermeye çalıştığı büyük peygamberlerin sınavı sonucu kurtuluşa eriştikleri için Muharrem ayında 10 gün şükür orucu tutmuşlardır. Taki 680 yılına kadar. 680 Kerbela olayından sonra Aleviler 10 gün yerine 12 gün bu anlamda oruç tutarlar. İşte bizler için Muharrem ayında İmam Hüseyin'in şehit edilmesi insanlık adına büyük bir yüz karasıdır. İmam Hüseyin orada bir duruş göstermiştir. İnsanlık adına biz Aleviler de İmam Hüseyin Hz Ali'nin evladı. Hz Muhammed'in torunu olduğu için severiz ama onlardan daha çok Kerbela'da Yezid’e karşı Kerbela'da gösterdiği insanlık adına muhalefet ettiği duruşunu severiz. Buna da Hüseyin'i duruş deriz. Yaşamımız boyunca da Hüseyin'i duruşu sergilemeye devam ederiz. Nerede bir haksızlık varsa, nerede bir mazlum varsa biz onun yanında oluruz.

Eğer o mazlum Ermeniyse biz de Ermeni oluruz, Kürt ise biz de Kürt oluruz, Çerkez ise Çerkez, İngiliz ise İngiliz ve herkes oluruz. Mazlum ne zaman ve nerede olursa biz onun yanında oluruz. Çünkü bizim Alevilik kültürünün bize öğrettiği bir şey vardır, bir destur vardır. "Zalimin zulmüne karşı, Mazlumdan yana değilsen bizden değilsin" deriz. Bu ne demektir; Nerede mazlum varsa, bir ezilen varsa biz onun yanındayız. Aleviler; öğretmenler coplandığı zaman, suya atıldıkları zaman Aleviler onların yanında olmuştur. İşçilerin yanında olmuştur. Aleviler nerede haksızlık olmuşsa orada olmuştur. Bu bizim öğretimizden gelen bir davranıştır. Bize öğretilen bir değerdir, biz bu değerimizi hayatımız boyunca uygulamaya çalışırız. Dolayısıyla inandığımız bir değerdir. Kimileri sevmeyebilir ama geçmişte bizlere attıkları karalamalar, itibarsızlaştırmalar olsa da bizim inancımız gerçekten insanlık adına, insani anlamda çok güzel bir inançtır.

Güzelce söylediğim gibi eşitlik varsa eşitlik var, özgürlük var, kız çocuklarına ve kadınlara değer vermek var. Bundan güzel bir inanış yeryüzünde daha ne olabilir, daha ne yapılabilir? İnsanlık adına haram lokma yemeyiz, rızasız lokma yemeyiz, dualarımızı verirken verenin adına da yiyenlerin adına da rızalık alırız ki gönüller bir olsun. Cemevlerinde bir araya geliriz; çoluğumuz çocuğumuzu eğitmek için, öğretmek için, bu kültürü yaşatmak için bir araya geliriz. Bu kültür yeryüzünde hakim olursa zaten dünyada savaşlar olmaz. Dünyada savaşa ayrılan ekonomiler, insanlara ayrılırsa insanlar daha mutlu olur. Dünyada da savaşlar olmaz, savaş ekonomileri de olmaz; insanların mutluluk ekonomisi olur.

Dolayısıyla Alevilik netice itibariyle insanı Kabe alan, haksızlığa karşı duruş sergileyen tavrı kendimize rehber almışızdır. Bu yolu sürdürmeye, devam ettirmeye çabalayan bir toplumumuz. Geçmişte köylerde ocak sistemlerimiz vardı. Bugün bu ocak sistemlerini günümüzde de şehirlerde devam ettiriyoruz. Örgütlerimizi şehir yaşamlarına göre entegre ederek, şehirdeki ocakları güncelleyerek, insanlarımıza kalplerimizi açarak, sistemin içerisinde eğiterek, geliştirmeye çalışıyoruz.”

kars Haberleri