Kars Filmleri Ve Turizm Çıkmazı
“Güzeller güzeli, yüreğime şimdi bak, parmaklarımdan damlayacak. Şimdi bak içimin oynaması benden rüzgar çıkaracak. Sen, sen, senin bir adın var mı?”
“Adım, Neptün olsun.”
“Senin adın Neptün olsun, benim de Kosmos. Sol elin başımın altında olsun, sağ da beni kucaklasın... Biraz aşk istiyorum, bir bardak da çay…”
Reha Erdem’in, Kosmos adlı filminden bir kesit böyle. Kars’ta birçok film çekildi, ancak Kosmos bu filmlerin bana göre en iyisi. Yönetmen bu filminde şehri doğal bir plato olarak kullanıyor. Şehir aynadaki gibi, ne varsa onu yansıtıyor. Vakit bir kış günü ve karlar kirleri örtüyor, karanlığın üzeri doğal bir perdeyle aydınlanıyor.
Şehre at hırsızı kılıklı bir adam koşarak iniyor (Battal-Kosmos, Sermet Yeşil). Garip garip sesler çıkaran, ağlayan, gülen bu adam; bir yerlerden, birilerinden kaçarak geliyor. Şehre girer girmez boğulmakta olan bir çocuğu kurtarıyor. O vakitten sonra insanların gözünde bir kahraman oluyor.
Battal artık Battal değil, o Kosmos’dur. Kosmos, ünlü bilim adamı Pisagor tarafından evreni açıklamak için kullanılan bir kelime. Tüm karmaşasıyla ve tüm bu karmaşanın içindeki kusursuz düzeniyle uçsuz bucaksız gökyüzü …
Reha Erdem aslında Türk sinemasının klasik senaryolarından uzaklaştığı bu filmde yerelin içinde ulusalı ve hatta evrenseli yakalamakla kalmıyor sadece, insanın içindeki evreni de keşfediyor. Battal amaçsızca geldiği bu şehirde kendisini evrene benzetiyor. Evren kadar karanlık ve aydınlık, iyi ve kötü, dahi ve deli, hayat dolu ve ölümlü… Biraz tasavvufi, biraz Şamanist… İnsan sadece bir insan değil, biraz meleksi, biraz hayvansı… Ve Kosmos’un kafası oldukça karışık:
“Herkesin başına her şey aynı şekilde geliyor. İyiyle kötünün cömertle cömert olmayanın başına gelen şey aynı… İyi adam nasılsa suç işleyen de öyle. Yemin edenle yeminden korkan aynı birbiri gibi... Hayatta her şeyde bela şu ki, herkesin başına gelen şey aynı... Hem de insanoğlunun yüreği kötülükle dolu. Ve ömürleri devamınca yüreklerinde delilik var. Ve sonra ölülere katılıyorlar. Çünkü bütün yaşayanlarla beraber olan için ümit var. Çünkü sağ köpek ölü aslandan iyi. Çünkü yaşayanlar biliyorlar ki ölecekler. Fakat ölüler bir şey bilmez. Ve artık onlar için bir ödül yok. Çünkü onların anılması unutulmuş…”
Hiç kuşkusuz Reha Erdem, bu filmi başka bir yerde çekse anlatmak istediği fikri anlatamazdı. Aslında anlatmak istediğini birileri anlasın diye değil, kimse doğru düzgün anlamasın diye. Yönetmen Kars’ta öyle bir bohem, öyle bir kasvet yakalamış ki sözleri perdede bir resim gibi aynıyla canlanmış. Canlanırken de hep bir şüphe kalmış, sorular hiçbir zaman cevap bulamamış. Kars aslında evrenin küçük bir köşesi olan dünya gezegeni gibidir. Evrende çok daha güzel ve büyük yıldızlar vardır, ama yaratıcı insanı evrenin bu uzak noktasına bir nevi sürgüne göndermiş. Herkes burada kendini keşfedecek, iyi ya da kötü olmayı seçecektir. İnsanın aradığı şey belki de kendisine uygun bir mekandır.
“Her şeyin kendine ait bir yeri var. Her şey kendi yerini bulduğunda huzura kavuşuyor.”
Kosmos böyle diyor. Peki o gerçekten yerini bulmuş mudur? Hayır, aslında mesele bulmak değil aramaktır. Battal karlı bir kış günü geldiği gibi yine karlı bir kış günü şehri terk eder. Ve der ki, “Ne fayda ne gördün, ne duydun, neyi bildin? Tek bulduğun Allah insanı doğru yarattı, fakat onlar çok düzenler aradılar.”
Battal karlı bir tipiyle dağların arasında kayboldu. Kars yine o eski yerinde kaldı. Başka filmciler geldi şehre. Tarık Akan’ından, Uğur Yücel’inde, Zeki Demirkubuz’una, Mahsun Kırmızıgül’üne, Kıvanç Tatlıtuğ’una kadar…
Ve şimdi de Çağatay Ulusoy geliyor.
Terzi dizisi 2 Mayıs’ta Netflix’te yayınlanacak. Dizinin geniş fragmanında Kars Kalesi, taş köprü ve tarihi birçok mekân yer alıyor. Deli Ağa karakterini Olgun Şimşek çok iyi canlandırıyor. İşin garibi Kars’ta çekilen birçok filmde hep bir deli oluyor.
Olsun reklamın iyisi kötüsü olmaz, diyebiliriz. İşin kötü tarafı ülkede İstanbul dışında Kars kadar filme plato görevi gören başka bir şehir yok gibi. Peki bu şehri yönetenler bu potansiyeli neden kullanamazlar?! Ben bu şehri yönetmiş olsam Faikbey ile Kazımpaşa caddelerinin kesiştiği noktaya dev bir ekran koyar, Kars’ta çekilen filmlerden kesitler yayınlardım gün boyu. Şehirde tarım bitme noktasına gelmiş, hayvancılık desen can çekişiyor, turizmden başka neyimiz kaldı?! Turizm tek başına bir yeri abad eder mi, diye soranlar Dubai’ye baksınlar. Gelirinin yüzde doksanı turizm üzerine kurulu…
Kars’ta çektiği, birçok festivalde ödül kazanan Soğuk filminin gösteriminden sonra Uğur Yücel’in dediği gibi, “Gerçek dünyadaki gibi ben de bir kaybeden olarak kaybedenlerin hikâyesini anlatıyorum…”
Ve son soru: “Acaba kazanmanın zamanı gelmedi mi?”