Tacettin DURMUŞ
Bilgen yaptığı çağrıda, bir süredir hazırlıkları yapılan ve zaman zaman açıklamalarla kamuoyuna da yansıyan savaş planlarının uygulama aşamasına geldiğini ileri sürdü.
Küresel ya da bölgesel ölçekli bir savaştan en az zararı görmek için Türkiye siyasetinde farklı bir anlayışla hareket etme zorunluluğu açıkça görülmekte olduğunu belirten SES Parti Genel Başkanı Ayhan Bilgen
“Ülkemizin üst üste yaşadığı seçim atmosferi doğal olarak iç gerilimi yükseltmiştir. Bu atmosferden bir an önce çıkmak ve bölgesel, küresel gelişmeleri dikkate alarak siyasal tutum belirlemek hepimizin borcu ve tarih önündeki en büyük sorumluluğudur.
Bu açıdan üç önemli alanda ülke olarak çok özenli ve hassas hareket etmemiz gerektiğine dikkat çekmeyi hayati bir görev ve borç biliyorum.
1- Osmanlı İmparatorluğunun içine çekildiği birinci Dünya Savaşı'nın koşullarına benzer uluslararası ilişkiler, operasyonlar ve provakasyonlar ile karşı karşıya bulunmaktayız. Bu oyunun dışında kalmak, her türlü macera ve tuzaktan uzak durmayı başarmalıyız.
Böyle bir dönemde iç birliğin korunması ve güçlendirilmesi önceliği ile siyaset üretmeliyiz.
Dış politika ve bölgesel güvenlik konularında popülist söylemlerden uzak duran bir yaklaşımı tercih etmeliyiz. İç politik çekişmelere ülkemizi kurban eden tavırlara asla prim vermemeliyiz. İktidar, muhalefet ilişkisini daha diyalog ve iletişime açık biçimde yeniden inşa etmeliyiz.
2- Savaş ekonomisinin küresel piyasalarda oluşturacağı etkiyi dikkate alarak üretim seferberliği içerisinde bir olağanüstü ekonomik program geliştirmeliyiz. İhtiyaca göre muhalefet partileri, meslek örgütleri, akademi ile birlikte teknokrat bir kabine oluşturarak ekonomik, mali seferberlik ilan etmeliyiz. Kamu ve özel sektörün dış borç yükünün bir uluslararası baskıya, tehdide dönüşmesi ihtimali karşısında tedbirler geliştirme çabası içine girmeliyiz.
3-Yeni Anayasa konusunu Türkiye'nin ortak aklının ve büyük çatısının inşası bağlamında ele almalı, her türlü dayatmadan uzak durarak ortak politik hat geliştirme çabası içine girmeliyiz.
Özellikle hükümet modeli ve sivil siyasal haklar konularında sağduyu ile öneriler geliştirip, uzlaşmaya özen göstermeliyiz. Cumhuriyetin ikinci yüz yılına girdiğimiz bu dönemde tüm dünyada öncelikli tehdidin ekonomik sosyal haklarla ilgili olduğunu göz ardı etmeden örnek bir model geliştirme iddiasıyla özel bir çaba sergilemeliyiz.
Bu konuda sözü olan hiç bir kesimi dışlamadan bir anayasa yazım sürecinden çok "Anayasa Yapım Sürecinin" gerçekleşmesi için sorumluluk üstlenmeliyiz.
Anayasa yapım süreçlerinin aidiyet duygusunu güçlendirdiği ölçüde değer ifade ettiğini unutmadan, metin, kelime, kavram kavgalarına prim vermeden çaba sarf etmeliyiz. Masada konuşulacakları masaya oturma şartı olarak dayatmama konusuna özen göstermeliyiz.
Yeni anayasa ikliminin katılımcı, çoğulcu atmosferine olan ihtiyacımızı mutlaka gözeterek tutum belirlemeliyiz.
Daha fazla geç kalmadan harekete geçmek, küçük kişisel çıkar ve parti fanatizmini aşan bir ruh hali ile sorumluluk üstlenmek zorunda olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.”