Kuyucuk Gölü için çalıştay düzenlendi
Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü 13. Bölge Müdürlüğü Kars İl Şube Müdürlüğü tarafından “Kuyucuk Gölü Sulak Alan Yönetim Revizyon Planı” çalıştayı düzenlendi.
Bir otelin konferans salonunda düzenlenen çalıştay saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başladı. Çalıştayda 2019 yılında tamamen kuruyan Kuyucuk Gölü’nü 2020 yılında ilgili kurumlarla birlikte yapılan sondaj çalışmasıyla yüzde 60-70 su seviyesine çıkarttıklarını söyleyen Tarım ve Orman Bakanlığı 13. Bölge Müdürü Okan Gün, “Kars ilimizde yoğun olarak genel müdürlüğümüz faaliyetleri, özellikle av ve yaban hayatı faaliyetlerinin yürütülmesi ve sulak alanların korunması ve geliştirilmesi kapsamında yine Sarıkamış ilçemizde bulunan Allahuekber Dağları Milli Parkı bünyesinde çalışmalarımızı yürütmekteyiz. Kafkas Yaban Hayatı Kurtarma Merkezi'nde de ilimizde doğada zarar görmüş yaklaşık 14-15 ilin yaban hayvanlarının tedavisini Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ndeki hocalarımızla beraber yürütmekteyiz. Kars Şube Müdürlüğümüz sorumluluk sahasında Kuyucuk Gölü Ramsar alanı ulusal öneme sahip sulak alanlarımızdan Aygır Gölü, Çalı Gölü ve Çıldır Gölü yer almaktadır. Genel Müdürlüğümüzce sulak alanların geliştirilmesi, korunmasına yönelik gerçekleştirmek üzere düzenli olarak üretim planları yapmakta ve bunları uygulamaktayız. Bugün de burada bulunmamızın sebebi yaptığımız Ramsar alanı olan Kuyucuk Gölü'nün yönetim planının revizesini yapmak. Burada hep birlikte ilgili paydaşlarımızla beraber önümüzdeki yeni yapılacak olan planda bir önceki plana göre eksiklerimiz neler? Bunları tartışarak daha uygulanabilir bir yönetim planı yapmayı hedeflemekteyiz. Bu kapsamda 2019 yılında maalesef Kuyucuk Gölü'nün tamamen kurumasıyla birlikte özellikle paydaşlarımızdan Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğümüzün, Kars Özel İdaresi'nin ve Kuzey Doğa Derneği'nin katkılarıyla bir sondaj çalışması yapılmış ve Kuyucuk Gölü'nün 2020 yılında ortalamayı yüzde 60-70 seviyelerinde su seviyesinde olduğunu tespit etmişiz. Tabii bugün uzmanlarımız bu konuya detaylı olarak değinecektir.” dedi.
Şuana kadar 75 adet sulak alanda yönetim planı gerçekleştirdiklerini ve bu planların yüzde 60 civarında hayata geçirebildiklerini dile getiren Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Hassas Alanlar Dairesi Başkanı Mehmet Özdemir ise, “Memleketimizin güzel şehirlerinden, serhat şehri olan Kars'ta bulunmak bizi son derece mutlu etti. Kars'a ilk defa geliyoruz, inşallah gündüz gözüyle de Kars’ı şöyle bir yakından tanımayı arzu ediyoruz. Sizinle burada beraber olmak bizi son derece mutlu etti. Çalıştayımıza göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı tekrar teşekkür ederim. Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğümüz Dünya Birleşmiş Milletler biyoçeşitlilik sözleşmesinde ülkemiz taraftır, bu sözleşmeye üyedir ve bunun odak noktası da genel müdürlüğümüzdür. Biliyorsunuz dünyada canlı varlığının devam edebilmesi için biyoçeşitlilik son derece önemlidir. Çünkü dünya kurulduğundan bu yana devam eden ekosistemin kendi içerisinde bir bütünlüğü vardır. Maalesef biz insanlar tarafından bazı müdahalelerle bu ekosistemleri bozuyoruz. Bunun en son günümüzde yaşadığımız somut örneklerden biri de küresel ısınma, iklim değişikliği, karbon salınımının artması, önümüzdeki insan varlığının ve biyoçeşitliliğin devamı için en büyük risklerden birisidir. Şimdi ekosistemi biz tahrip edersek yaşanabilir bir dünyayı gelecek nesillere bırakma şansımız olmayacak. Bunun için de bütün dünya devletleri bir araya gelerek bu konuda tedbirler almaya çalışıyorlar. İklim değişikliğiyle ilgili sözleşmeler imzalanıyor, protokoller imzalanıyor. Bütün uluslararası alanda bu konuda ciddi bir çalışma var, bilim dünyası da bunu zaten yakından takip ediyor. Peki bu krizler karşısında biz ne yapıyoruz? Tabii ülke olarak en son biliyorsunuz iklim değişikliği anlaşmasına da ülkemiz taraf oldu. Ondan sonra karbon salınımını azaltmayı taahhüt ettik. Bunun yanında ekosistemi insanların vermiş olduğu zararlardan kurtarmak için çeşitli tedbirler, gayretler içerisinde yükümlülüklerimiz var. Bunlardan bir tanesi de bizim Ramsar Sözleşmesine taraf olduğumuz sulak alanların korunması, sözleşmesi var. İran'ın Ramsar kentinde 1971 yılında bütün dünya devletlerinin ortaklaşa imzaladığı bu sözleşme. Bu sözleşmeye de ülkemizde, genel müdürlüğümüze, bize düşen görevlerden birisi de ülkemizdeki bütün sulak alanları önce tespit etmek daha sonra bunları tescil etmek ve bunlara sürdürülebilir şekilde akılcı kullanımla gelecek nesillere aktarmak. Böyle bir görevimiz var. Bu görevi de Milli Parklar Genel Müdürlüğü içerisinde Hassas Alanlar Daire Başkanlığımız tarafından yürütülmektedir. Peki, ülkemizdeki sulak alanların durumu nedir? Şuana kadar ülkemizde tescilini yapmış olduğumuz 105 adet sulak alanımız var. Bunların içerisinde doğal olan var, yapay olan var, sürekli devamlılığı olan var, mevsimsel olanlar var. Kış dönemlerinde sulak alan özelliği gösterip, yazın kuruyan sulama alanlarımız var. Bunlar hem Ramsar Sözleşmesinde hem de çevre kanununda tanım olarak yer almıştır. Bununla ilgili de bir yönetmeliğimiz var, Sulak alanların Korunması Yönetmeliği. Genel müdürlüğümüz bütün Türkiye'de bu yönetmelik dahilinde sulak alanlarımızı korumayı, yönetmeyi ve sürdürülebilir bir şekilde kullanmayı taahhüt eder. Bununla ilgili de daire başkanlığımız tarafından yapılan bir çalışmayla önce etüdü envanter çalışmasına başladık. Ülkemizdeki tüm sulak alanı olabilecek, sulak alan özelliği gösteren yerlerin önce etüt envanterini yapmamız gerekiyordu. Buna başladık, bununla ilgili de çalışmalarımız devam ediyor, inşallah bu yılın sonuna kadar ülkemizde ne kadar sulak alan var hepsi tespit edilmiş olacak ve bunları kayıt altına alacağız. Sulak alanların yönetim bilgi sistemi diye bir sistemimiz var bir veri taban oluşturduk. Bu envanterleri bu veri tabanına işleyeceğiz. Dolayısıyla hem üniversitelerimizin hem kamu kuruluşlarının hem de STK'ların kullanımına inşallah bunu açacağız. Önce sulak alanları tespit ettikten sonra bir de tescil işlemimiz var. Bunlardan sulak alan karakteri özelliği gösterenleri ulusal slogan komisyonu marifetiyle karara bağlayıp Resmi Gazetede yayınlıyoruz. Mahalli öneme haiz olanları da yine yerelde mahalli komisyon görüşünden geçtikten sonra sayın genel müdürümüzün onayıyla mahalli sulak alan olarak teşhir ediyoruz. Bu tespit, envanter ve tescil işlemlerini bitirdikten sonra da bizim için önemli olan bu sulak alanların nasıl yöneteceğiz, bu sulak alanları nasıl kullanacağız? Üzerinde sosyal baskılar var, kirlilik var hem tarımsal hem endüstriyel kirlilikler var. Üstüne üstlük de en büyük sorunumuz olan iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle kuraklık var. Bilim adamlarımızın yapmış olduğu çalışmalara göre önümüzdeki 50 yıl içerisinde sıcaklıkların artacağı, yağış rejimi zaten bozuldu, takip ediyorsunuz hepiniz. Eskiden karasal Akdeniz iklimi, karasal iklim diye klasik tabir ettiğimiz iklim rejimleri artık değişti. Nisan yağmurları Mayıs ve Haziran’a sarktı. Dolayısıyla iklimde bir değişiklik var. Bu değişikliğe göre de tabii bundan en çok sulak alanlarımız etkileniyor. İklim krizine karşı sulak alanlarımızı bu etkilerden nasıl koruyacağız? Bunun için de yönetim planları yapıyoruz. Bu yönetim planlarında sulak alanı olan negatif etkiler tespit ediliyor, risk analizleri yapılıyor ve buna uygun telafi edici, sürdürülebilir, önleyici faaliyetleri bu yönetim planlarında tespit ediyoruz ve el birliğiyle uygulamaya çalışıyoruz. Bizim bu yönetim planlarının bir özelliği var; katılımcı bir yönetim planımız var. Diğer birçok kurumlar kendi mevzuatlarına göre, kendi iradeleriyle iş ve işlemlerini yürütüyorlar. Ancak bizim sulak alanları yönetmek sadece Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nün işi değil, bunu da nasıl yapıyoruz? Yerelde mahalli sulak alan komisyonlarımız var sayın Valimizin başkanlığında ilgili kurumların temsilcilerinden oluşan bir kurulumuz var. Burada el birliğiyle yönetiyoruz ve bu mahalli sulak alan komisyonunu biz çok önemsiyoruz. Neticede bir alanı yönetmek o alana sahip olan tüm unsurların iradesini ortaya koymasıyla ortaya çıkar. Çünkü bu alanlar sulak alanlarımız içerisinde tarım alanları var, meralar var, yerleşim yerleri var, orman alanları var, hazinenin arazileri var. Dolayısıyla birden fazla kurumu ilgilendiren konular söz konusu. Dolayısıyla da bu sulak alanları eğer biz iklim değişikliği etkilerinden koruyacaksak ve sürdürülebilir bir şekilde varlığını devam ettireceksek bunu el birliğiyle yapacağız. Burada özelde Kuyucak Gölü'nün yönetim planı kapsamında toplanmış bulunuyoruz. Göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ederim. Şöyle de bir sıkıntımız; şu ana kadar 75 adet sulak alanda yönetim planımız var. Bu yönetim planında bazı faaliyetler öngörüyoruz ve bu faaliyetler hangi kurum, hangi faaliyeti yapacak bu tedbirler belirleniyor. 5 yıllık planlarımız vardı bu sürenin sonunda şöyle bir bakıyoruz; bir planda 20 tane faaliyet öngörmüşüz, kaç tanesi gerçekleşmiş? Bir kontrol yapıyoruz. Maalesef bu konuda biraz eksiğimiz var planlar için ortalama söylüyorum, 75 planlı ortalama gerçekleşme yüzdesi yüzde 60 civarlarında. Yani biz burada el birliğiyle hep beraber almış olduğumuz kararların ancak yüzde 60’ını gerçekleştirebilmiştir. Bu da bizim için aslında bir eksiklik, emek sarf ediyoruz, burada kararlar alıyoruz fakat bu kararları uygulamakta bazı sıkıntılarımız oluyor.” ifadesini kullandı.