Eğitim-İş: "Öğretmenlik Meslek Kanununu kabul etmiyoruz"
Eğitim-İş Kars Şubesi, Milli Eğitim Bakanlığının yürürlüğe koyduğu “Öğretmenlik Meslek Kanununa” tepki gösterdi.
Eğitim İş Sendikası Kars Şube Başkanı Aslı Özcan, yaptığı basın açıklamasında, bu kanunun tamamen yürürlükten kalkana kadar mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi.
Bu kanunun eğitim fakültelerini değersizleştirdiğini belirten Aslı Özcan:
“Bir ülkenin gerçek gücü, öğretmenine verdiği değerle ölçülür. Yıllarca Anayasa ve yasaların yetkilendirdiği eğitim kurumlarında, bin bir zorlukla mücadele ederek öğretmenlik mesleğine adım atan öğretmenlere, bu kanunla ne deniyor?
Sen, öğretmen olamazsın! 12 yıl eğitim görecek, ardından üniversite okuyacaksın, birçok sınavı ve uygulamayı geçeceksin diplomanı alacaksın ama yetmez! Öğretmen olabilmek için bir de KPSS’yi kazanacaksın, yetmeyecek akademiye alınacaksın çünkü ben iktidar olarak öyle istiyorum.
Eğitim fakültesi mezunuysan 10 ay, değilsen 14 ay hazırlık eğitimine tabi tutulacaksın.
Sana asgari ücret kadar harçlık vereceğim, sağlık sigortanı ödeyeceğim ama sen sigortalı bir çalışan olamayacaksın!
Bu kanunla öğretmenin diploması yok sayılmaktadır! Öğretmenlik, diploması yok sayılan bir meslek haline getirilmek istenmektedir.
Bu kanun, öğretmenleri bir "kursiyer" seviyesine indirgemekte, fakat onlara memurlardan daha ağır disiplin cezaları uygulanacağını öngörmektedir.
Bu bir meslek kanunu değil! Öğretmenin haklarını savunmayan, görev ve sorumlulukları detaylandırırken, sosyal haklarını görmezden gelen bir teklif var karşımızda. Öğretmene "gerektiğinde seni akademiden atarım" diyen bu kanun, iktidarın mülakatla yapamadığını kanun yoluyla gerçekleştirme planıdır.
Eğitim fakülteleri, öğretmeni yetiştiren kurumlardır. Nasıl ki kısa bir kursla doktor ya da avukat yetiştirilemez, öğretmen de yetiştirilemez! Buradan tüm eğitim fakültesi dekanlarına, öğrencilerine ve velilerine sesleniyoruz: Bu kanun, eğitim fakültelerini değersizleştiriyor. "Öğretmen olacağım" diyerek fakülteleri tercih eden gençlerin geleceği çalınıyor. Veliler, bu kanun, "Benim adamım değilsen öğretmen olamazsın" demektedir. Bu kanun, siyasi iktidarın kendi memurunu yaratma projesidir!
Bu kanunun gerekçesi yalanlarla doludur! Eğitim fakültelerinde nitelikli öğretmen yetişmiyor deniyor. Peki, o zaman bu fakültelerin sorunlarını çözmek iktidarın görevi değil mi? Programları değiştirmek, eğitimin süresini uzatmak, sorun varsa kaynağında çözmek gerekmiyor mu?
Görevdeki sevgili öğretmenim, yıllardır özveriyle çalışıyorsun, şimdi bu kanunla seni mesleğinden göndermek için raporlar hazırlamanın önünü açıyorlar. Sesini çıkaran, iktidara karşı duran öğretmeni meslekten atmaya zemin hazırlayan bir düzenleme ile karşı karşıyayız. İki müfettiş ve uydurma bir soruşturma ile keyfi şekilde hizmet sınıfını değiştirmenin önü açılıyor. Disiplin hükümleriyle baskılanmayı kabul etmiyoruz. Zaten hakkımız olan maddi haklar üzerinden oynanan bu oyuna kanmamalıyız. Biz, eğitim fakültelerinden öğretmen olarak mezun olduk, okullar bizim iş yerimizdir, memurluk da bizim istihdam biçimimizdir. Bugün mesleğimizi tehdit eden bu kanuna karşı çıkmazsak, hem kendimize hem gelecekteki meslektaşlarımıza ihanet etmiş oluruz.
Unvan ayrımı kabul edilemez! Uzman öğretmen ve başöğretmen unvanları, görev ve yetki farklılaşması olmadan korunmuştur. Meslek kıdemi esas alınarak yapılan ücret düzenlemesi, tüm öğretmenlere unvan şartı aranmaksızın verilmeli, bu ödemeler emekliliğe yansıtılmalıdır. Özel sektör öğretmenlerinin ücretleri güvence altına alınmalı, taban maaş yasasıyla, kamu-özel farkı ortadan kaldırılmalıdır. Bu, mesleki adaletin temel şartıdır. Şube müdürleri, uzman, araştırmacı ve müfettiş kadrosunda görev yapanların, görev ve sorumluluk alanlarına göre ücret hakkı bir an önce tanınmalıdır.
Güvencesiz istihdamı reddediyoruz! Eğitim emekçilerinin ücretli, sözleşmeli değil; kadrolu ve güvenceli olarak istihdam edilmesi zorunluluktur. Öğretmenlik mesleği, geçici ve güvencesiz çalışmanın değil, daimi istihdamın sağlandığı bir meslek olmalıdır. Eğitim sisteminin geleceği, güvencesiz çalışan öğretmenlerle inşa edilemez.
Bu kanun, öğretmenlerin tatil haklarını ortadan kaldırıyor; nöbet, merkezi sınavlarda görev alma gibi dayatmaları asli görevlerimiz haline getiriyor. ÇEDES ve TÜRGEV gibi protokollerle dayatılan görevler, öğretmenliğin gerçek misyonunu zedelemektedir.
Unutmayın, itiraz etmeyen, sessiz kalan, tebliğci öğretmenler istiyorlar. Ama biz Cumhuriyet’in öğretmenleriyiz! Cumhuriyet dersini vermeye, Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği gibi fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmeye devam edeceğiz. Eğitim-İş olarak biz, bu kanun tamamen yürürlükten kalkana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Öğretmene yapılan saldırı tüm topluma yapılan saldırıdır. Mesleğimizin onuruna, geleceğimize sahip çıkacağız! Bu kanunu hazırlayanlar, alkışlayanlar ve kanunlaşması için mücadele edenler ise tarihin çöplüğündeki yerini alacaktır."